İyileşmek zaman ister...
Bazen bir kokuda, bir fotoğrafta ya da bir cümlenin tam ortasında, sızlar için. Geçti sanırsın. Geçmez... Bitti derler ama içindeki kırıklıklarından sesler gelir hâlâ...
Ruhun hafızası bedenin sabrından daha uzun ömürlüdür. Ruhun sandıklarında saklanan o acı bir gün bir rüya ile hatırlatır kendini. Bazen bir fotoğrafa gizlenir, bazen de bir şarkıya. İçinin en tenha köşelerinde hala yaşar öldü sandığın anılar. Ve işte o yüzden iyileşmek uzun zaman ister.
İyileşmek zaman ister...
Geçmişe takılı kalmak zannettiğimiz şey aslında orada bir parçanın hâlâ yaşadığı gerçeğidir. İnsanın içindeki yollar dışardaki çizilmiş rotalı yollardan çok daha dolambaçlıdır. Kabulleniştir iyileşmek. Direnmemektir. Yaranı inkâr etmekten ziyade onu zamanın elleriyle okşamaktır. Yan yana oturabilmektir. Çünkü bazı yaralar ancak görünür olduklarında kabuk bağlayabilirler.
İyileşmek zaman ister...
İyileşmek bir varış noktası değil, her gün yeniden doğmayı öğrenmektir, barışmaktır. Kendinle, olanla ve olacak olanla...Çünkü her şey olması gerektiği gibidir aslında... Sabrın ellerinde şekillenen en naif mucizedir iyileşmek. Bir sabah güneşinin ilk ışıkları gibi dokunur yüreğine. Gözlerini aralamaya cesaret ettiğinde yeni bir sen doğar içinde.
İyileşmek zaman ister...
Her yara izi bir hikâye taşır; Bazıları anlatılmak, bazıları sadece yaşanmak içindir. Sen yeter ki kendine iyi davran olur mu.?
Zaman senden yana. Ve güven bana...Yavaşça iyileşiyorsun…
Peki ya sen...
Yavaş yavaş iyileşmeye hazır mısın..?🪶
0 Yorumlar