Hayat dediğimiz şey aslında bir yol değil midir zaten ?
Bazen dümdüz ve tahmin edilebilirken bazen kıvrımlı, sisli ve sonu nereye uzanıyor belli olmayan. Kimileri için bir başlangıç, kimileri için sürekli bir arayış... Ama benim için en çok, kimlerin yanımda kaldığıydı mesele.
Ve sen yürürken, bir bakmışsın ki yolun kenarında biri durmuş, sana eşlik etmeye niyetli. Ama zamanla anlarsın ki herkes seninle aynı hızda yürüyemez. Kimi geri kalır, kimi ileri gider, kimi de yolun ortasında başka bir yön seçer.
Zamanında çok değer verdiğim biri bana şunu öğretmişti: 'Yolun nereye gittiği değil, o yolda sana kimin eşlik ettiği önemlidir.’ Ve ben o günden beri, yolları değil, yoldaşları seçiyorum artık.
Öğrendim ki, hayatta en çok yoldaşlık edenler değil, yolları birlikte sevgiyle, sabırla yürüyebilenler kalıyor geride. Yol nereye giderse gitsin yürümek lazım.
Yanında konuşmadan da anlaşabildiğin biri varsa eğer, o yol ne kadar uzun olursa olsun, korkutmuyor insanı. Yol bazen taşlı, bazen yokuş bazen tozlu ama yoldaş doğruysa, ayakkabın vurmaz o kadar.
Ve belki de hayat, o uzun yürüyüşte tutulan bir el, omzuna dokunan sessiz bir destek, birlikte susulan bir an’dır sadece. Bu yüzden ben artık biliyorum ki, doğru yolda, doğru insanla yüründüğünde…her yol, bir gün güneşe çıkar.
Yoldaşın seni bulacaktır o yolda. Yeter ki sen yürümeye ve inanmaya devam et olur mu, bu cümlem hem sana hem de bana.
Bazen yol sana, seni öğretir. Kim olduğunu, neyi hak ettiğini, neleri geride bırakman gerektiğini... Her adımda biraz daha arınırsın fazlalıklardan. Her durakta bir parça daha eklersin kendine; bazen bir tebessüm, bazen bir kırıklık, ama hepsi seni sen yapan yol izleri olur. İşte bu yüzden artık acelem yok. Yol uzunsa ne çıkar? Nasıl yürüdüğüm ve kiminle yürüdüğüm her şeyden daha kıymetli.
Peki ya sen bu hayat yolculuğunda yolunu ve yoldaşını bulabildin mi?🪶
0 Yorumlar